Blogumdaki yazıya yorum yapılmıştır. Hoş geldiniz, yorum yapmaktan çekinmeyiniz.

Mısır kleanthi skalyeri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mısır kleanthi skalyeri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

MASON İHTİLALCİLER Çırağan Sarayı’nı bastı

16 Nisan 2013 Salı tarihinde yazılmıştır.




300 yıl kadar önce Türkiye’ye giren Masonluk, Genç Osmanlılar ve İttihat-Terakki Cemiyeti gibi muhalif akımları destekledi. Mason ihtilalciler Çırağan Sarayı’nı bile bastılar.

Üstad-ı Azam Kaya Paşakay’ın Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Cemiyeti’nden ihraç edilmesiyle ilgili gerekçeler arasında “aramızda eşi başörtülü mason yoktur” şeklinde yaptığı bir konuşmanın da olduğu iddia ediliyor. Paşakay ise, bu iddiayı reddediyor. Masonlara göre Loca toplantılarında din ve siyaset tartışması yapılamaz. Ancak bu Masonların siyasete karışmadıkları anlamına gelmiyor. Masonlar, 1700′lü yıllardan itibaren siyasetle yakından ilgilenmekle kalmadılar, pek çok darbe girişimine de katıldılar. Mısır’da da Mason Locaları Hidiv ailesi arasındaki iktidar çatışmalarına da taraf oldular. Fransız ve İngiliz Mason locaları Osmanlı ve Mısır’da siyasi rekabet ve çatışma içerisine girdiler.

LOCALAR TARAF OLDULAR

Mısır’ın Hidiv ailesinden Prens Abdülhalîm 1867′de Fransız etkisindeki Mısır Masonluğu’nun üstad-ı azamlığına getirildi. Kendisi 1861′de Türkiye Mason Yüksek Şurası’nın kurucusuydu. Abdülhalim Paşa, Mısır Hidivliğine adaydı. Ancak Osmanlı, Prens İsmail’i Hidiv yaptı. Abdulhalim, Mason localarını Hidiv İsmail’e karşı kullandı. Locada ikilik çıktı. Mısır Hidivi İsmail, amcası Prens Abdulhalim’i İstanbul’a sürgün etti, Mısır Masonlarını kontrolü altına aldı. Prens Abdulhalim, İstanbul’da, V. Murad’ın tahta geçirilmesini destekledi. Hidiv İsmail, Abdulhamit tarafından azledildikten sonra yerine Tevfik Paşa getirildi. Tevfik Paşa, 1887′de Mısır Milli Büyük Locası’nın Üstad-ı Azamlığı’na getirildi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın diğer bir torunu, Hidiv ailesinden mason Prens Mustafa Fazıl Paşa da Mısır’da iktidar peşindeydi. Fazıl Paşa, Prens Abdulhalim’in amcası ve Hidiv İsmail Paşa’nın kardeşiydi. Fazıl ve Halim Paşalar, Sultan Abdulaziz’e karşı el ele vererek, servetlerini, Ziya Paşa, Namık Kemal ve Ali Suavi başta olmak üzere çoğu mason Genç Osmanlılara akıttılar.

V. MURAD’A DESTEK

Osmanlı masonları Sultan II. Abdulhamit’i devirip yerine mason şehzade V. Murad’ı tahta geçirmek istediler. Şehzade Murad, Fransız tesirindeki Proodos Locası Üstad-ı Azamı Yunan asıllı Kleanti Skalyeri ve aza Ali Şefkati Bey’in hazır bulunduğu bir törenle 1872′de masonluğa kabul edildi. Şehzade V. Murad, Masonların siyasi gözdesiydi.. V. Murad kısa süren saltanatının ardından azledilince yerine Sultan II. Abdulhamit geçti.

Masonlar, Çırağan Sarayı’nda gözetim altında yaşayan V. Murad’ı kaçırmak ve tekrar başa geçirmek istiyorlardı. Bunun için girişimlerde bulundular. Gişimlerden biri de Kleanti Skalyeri-Aziz Bey Komitesi’ydi. Komite toplantı halindeyken basıldı. Skalyeri, Ali Şefkati ve Saray’da görevli Nakşibend Kalfa Hanım kaçtı. Komitenin diğer üyeleri yakalandı. Masonlar, Skalyeri ve Nakşibend Kalfa’yı Yunanistan’a, Şefkati Bey’i ise Fransa’ya kaçırdılar.

HÜRRİYET’İ MASONLAR ÇIKARDI

Sultan Abdulhamit’e karşı bir diğer girişim, Mason Ali Suavi’nin başını çektiği Çırağan Vakası’ydı. Ali Suavi, Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın teşvikiyle Londra’ya kaçtı. Paşa’nın finanse ettiği Muhbir gazetesini çıkardı 1867′de. Muhbir, Avrupa’da yayınlanan ilk Türk gazetesi. Namık Kemal ve Ziya Bey de 1868′de Londra’da Hürriyet gazetesini çıkardı. Hürriyet de Prens Mustafa Fazıl Paşa tarafından finanse ediliyordu. Ali Suavi’nin Fazıl Paşa’yla arası açılmıştı. İki gazete de Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin yayın organı oldukları iddiasındaydı. Fazıl Paşa elini çekince Muhbir kapandı. Her ikisi de mason olan Namık Kemal ve Ali Suavi’nin arasına kara kedi girmişti. Namık Kemal daha sonra Mason biraderi Ali Suavi’yi şarlatanlıkla suçlayacaktı.
KAFASINA SOPAYI İNDİRDİ

Sultan II. Abdulhamit’in tahta geçmesinin ardından istanbul’a dönen Ali Suavi, şehzedelere öğretmenlik yaptı. Daha sonra Galatasaray Lisesi’nin Müdürlüğü’ne getirdi. Bir süre sonra azledilen Suavi, Sultan Abdulhamit aleyhinde propagandaya başladı. O da V. Murad’ı tahta geçirmek için gizli bir organizasyon teşkil etti. Çetenin amacı Çırağan Sarayı’nı basarak V. Murad’ı kaçırmaktı. Ali Suavi, 500 kadar adamıyla 20 Mayıs 1878′de Çırağan Sarayı’nı bastı. Beşiktaş Zaptiye Kumandanı Yedi Sekiz Hasan Paşa saldırganlara müdahale etti. Hasan Paşa, Ali Suavi’yi başına bastonuyla vurarak öldürdü. Her iki taraftan yirminin üzerinde kişi hayatını kaybetti. Tarihçi İsmail Hakkı Uzunçarşı’ya göre Çırağan Vakası üzerindeki giz perdesi aralanamadı. Baskının Ali Suavi’nin kişisel bir girişimi olduğu iddiasını kuşkuyla karşılayan Uzunçarşılı, “Çırağan Vakası yalnız muhacirlerle yapılmak istenilmediğini ve vakit yanlışlığının bu neticeyi verdiğini kabul etmek yanlış olmaz” diyordu. Sultan II. Abdulhamit, kendisine yönelik bu girişimler nedeniyle masonlara kinlendi. Masonlar da İkinci Jöntürk Hareketi’ni destekleyerek Abdulhamit’in devrilmesi için çalıştılar.

Derviş’in dedesine farmason suçlaması

BM Kalkınma Fonu (UNDP) Başkanı Kemal Derviş’in büyük büyük dedesi Sadrazam Halil Hamit Paşa’ya hasımları farmason suçlaması yaptılar. 1785′de sadrazamlıktan devrilen Paşa, Bozcaada’da idam edildi. Paşa’nın kesik başı İstanbul’a getirilerek teşhir edildi. Paşa’nın gençlik yıllarında Eflak Kapı Kethudası İstavraki Oğlu’na katiplik ettiği ve kesik başı bir paskalya günü İstanbul’a getirildiği için, hasmı olan bir şair çirkin bir şiir yazdı: “Katib-i İstavraki farmasoni-i bed neseb/Sadrı telvis eyledi mucib oldu zillete/Haini din-ü şeriat olduğun ima edip/Geldi Paskalya günü başı Bab-ı Devlete”

Ali Süavi’yi bastonla öldüren Paşa,Ece’nin dedesiymiş

Çorumluların medar-ı iftiharı Yedisekiz Hasan Paşa’nın Çırağan Vakası’nda başına sopayla vurarak öldürdüğü Çankırılıların güzide şahsiyetlerinden Ali Süavi, iki komşu kent arasında ilginç bir rekabete neden oldu. Hasan Paşa’nın okuma yazma bilmediği, yedi ve sekiz harflerini bir çizgiyle birleştirip imza attiğı için bu adla anıldığı iddia ediliyor. Hasan Paşa, II. Abdulhamit’in çok güvendiği biriydi. Bu yüzden Beşiktaş’ın Zaptiye Kumandanlığı’na getirilmişti. Paşa, 1894′te memleketi Çorum’da 27,5 metre boyunda bir saat kulesi yaptırmış.

Ramazan’da yemek yiyip içki içenlere bir güzel sopa çekip sonra da “Allah ıslah etsin” diye serbest bıraktığı rivayet ediliyor. Bu arada sunucu, gazeteci-yazar Ece Vahapoğlu, Yedisekiz Hasan Paşa’nın torunlarındanmış.

HEM MELEĞE HEM ŞEYTANA BENZETİLDİ

Ali Süavi esrarengiz bir kişilik. Hayatı hakkında çelişik pek çok şey anlatılıyor. Hem Türkçülüğü hem Batıcılığı hem İslamcılığı ile bilinen çok yönlü bir şahsiyet olan Ali Süavi Mason kaynaklarında “Ali Süavi Kardeş” diye geçiyor. Yani Masonluğu açıklanan Biraderlerden. Onun için İnkilapçı, Hürriyet Şehidi, Şarlatan, Maceraperest de denildi. Tarihçi İsmail Hami Danişmend’in deyimiyle “Hem meleğe hem şeytana benzetilmiş bir büyük adam”dı..

Talat Paşa ve Cemal Paşa başta olmak üzere İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen pekçok ismi Masonların güçlerinden istifade için mason oldular. Cumhuriyet döneminde de masonik faaliyetler sürdü. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde pek çok başbakan ve bakanın mason oldukları biliniyor. Atatürk 1935′de şifahi bir talimatla, Masonik faaliyetlerin durdurulmasını ve Mason Localarının kendi kendilerini fesh etmesini istedi. Bu talimat yerine getirildi. Masonlar, Atatürk’ün inkilaplarının Masonluk prensipleriyle örtüştüğü gerekçesiyle faaliyetleri durdurduklarını söylüyorlar. Masonlar 1940′ların sonlarına kadar uykuda kaldı.

Abdullah MURADOĞLU, YENİ ŞAFAK (26.03.2006)